21. yüzyılla birlikte gelen teknoloji merkezli anlatıların ve varoluşsal risklerin ortasında insan olmaya, insan kalmaya ya da insanın ötesine geçmeye dair felsefi sorgulamalarımız çoğalıyor.
Biyoteknolojik gelişmeler, yapay zekâ yaratıcılığı, iklim krizi, uzaya dair tasarruflar, çalışma ve örgütlenme modellerindeki dönüşümler, sosyalleşme tercihlerinin zaman ve mekândan bağımsızlaşmasına kadar pek çok etmen, alışılmış insan tanımlarını ve insanlık hallerini yapıbozuma uğratıyor.
Küresel gelişmeler ulusal kültürleri, hayat tarzını ve iş modellerini doğrudan şekillendirirken, bugünü muhakeme etmeye geleceğe ise yön vermeye yönelik stratejiler geliştiren markalar da, tıpkı bireyler gibi duyguya ve anlama dayalı bir ilişki modeli geliştirmeyi hedefliyor. Ekosistem için değer yaratabilme gayesi, distopik kurguların izdüşümünün yaşandığı bugünlerde artık hayati bir önem teşkil ediyor. Tüm bileşenleri hesaba katılarak doğa ile insan ilişkisinin yeniden gözden geçirilmesi, çok kültürlü yapıların kurulup geliştirilmesi, yaratcılığın erişeceği noktalar ve onun yeniden izâhı, sorumlu üretim ve tüketim gibi birçok parametre birbirini doğurarak ve besleyerek yarını oluşturacak. Veri analizine, teknolojik gelişmelere, ekonomik içgörülere ve dijital dünyaya hakim olmak ve onu yönlendirmek ise geleceği tasarlayan mimarlar arasında yer alabilmek için bir elzem.
Belki de insanlık tarihi ile yaşıt olan ‘insan olmak’ tartışması, özellikle pandemi döneminde daha da ön plana çıkarak, yeni koşullar altında, geleceğe dair yeni öngörülerle birlikte bugünlerde tekrar masaya yatırılıyor.
Yeni insanı tanımlama girişimleri aynı zamanda ekonomide, toplumda, sanatta ve teknolojide yeni paradigmaların başlangıç noktası.
Yeni çağın yeni paradigmalarını, yaratıcı isimlerle keşfe çıkmak için Brand Week Istanbul 2021’de hemen yerini al.